10 Eylül 2012 Pazartesi

Yeni Bir Dünya


İlkler her zaman en zor olmuştur. İlk doğum, ilk nefes, hayata düşe kalka atılan ilk adım. sonrasında aşka atılan ilk bakış ve duyulan ilk heyecan..

Bir kalbin ilk kez ritmini bozması en korkutucu şeyse şu ölümlü dünyada, ilk defa düşüncelere esir olmak ve yatamamak da bir o kadar korkutucudur gecenin bir yarısında, sıcak bir uykunun bölündüğü soğuk bir anda.

İlkler olmasa, en zor anlar damarlara varıncaya kadar an be an hissedilmese; sonları getiren zincirin de son halkası olamayacak belki de.

Tarihimizin ilk kahramanlık öyküsü Dede Korkut düşünce yorup ilk kez kaleme alınmasa, Mehmet Akifler, Necip Fazıllar çıkıp da ilk kez bu milletin edebi ruhunu ateşlemeyeceklerdi.

Osman Paşa sorun çıkartan komşularla uğraşmak yerine kendi beyliğinde, kendi benliğiyle sınırlı kalsaymış, ne Kanuni Sultan Süleymanlar, ne de 'O ne güzel komutan!' vecizesini üstlenebilecek Fatih Sultan Mehmetler tarih sahnesine adlarını yazdırabileceklerdi.

Ya da düşman ülkeleri bu topraklara sahip olmak isterlerken Mustafa Kemal bir askeri okulda okuyup da Kurtuluş Savaşı'na katılmasa bu ülke ne bir Çanakkale Destanı'ndan söz edebilecekti ne de bir ilkokul çocuğu Ulubatlı Hasan'ı konuşuyor olacaktı.

'Bir köy muhtarsız, bir iğne ustasız, bir harf katipsiz olamaz, biliyorsun.' sözü Üstad Bediüzzaman Said Nursi tarafından belki söylenmese bir 'başlangıç'ın, bir 'ilk'in önemi bu kadar da iyi kavranamayacaktı.

'İlk kez mutlu oldum' sözü ve yine 'hayatımda hiç tatmamıştım', 'bunu ilk kez gördüm', 'ilk kez birine aşık oluyorum', 'sen benim ilk aşkımsın' sözleri yüzyıllardır ancak bir 'ilk'in ardından söylenmiş ve söylenebilecek sözler olmuştur.

'Oku! Seni yaratan Rabbinin adıyla oku!' ayeti Yüce Kitabımızı oluşturan 6666 ayetin 'ilk'i değilmiydi? bu ilkin sonrasında alemlere rahmet, Yüce İnsan tir tir titreyerek sevdiği ilk insana 'üzerimi örtün' diyerek bir ilki yaşamayacak mıydı? İlk ayet, ilk sure, ilk cüz.. Kendisine her şey kolay gelen Yaratıcımız tarafından indirilmesine rağmen Bedir savaşında, Uhud Meydanı'nda Allah ve Peygamber sevdalılarının kanları çorak topraklara dökülmedi mi? Hamzalar şehit olmadı mı? Yine ilk kez Mekke fethedilirken, İstanbul fethedilirken tırnaklarla tarihe kazınan isimler olmadı mı?

Bir Mekke, Bin İstanbul'ken; Bir İstanbul, Bin Mehmet Akif olabiliyorsa
Bir insan, bin dünya; bir dünya, BİR harf olmaz mı?

Dünyaları zapt etmeye kafi gelen bir ömür nasıl olur da kısa sanılır, şaşarım! ömürün kocalığı nasıl olur da dünyaya verilir, bıkarım!

Ağızdan çıkmış yemin titreyen yüreğe güç verir. 

Sizler için kaleme aldığım bu yazı benim için bir ilk oluyor ve bu  zor ilki sizlerle birlikte tarih sahnesine kazdırdığım için de büyük bir mutluluk duyuyorum. Ve yine böyle anlamlı bir ilki Güne Bakış'ta Naif Karabatak editörlüğünde yayınlıyor olmam da ayrı bir güzel ve gurur verici.

Koca bir Dünya küçücük bir Kıvılcım ile yanıp tutuşabiliyorsa işte buyrun size Yeni Bir Dünya!

Mustafa Alagöz
Güne Bakış Gazetesi - 31 Ağustos 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorumlarınız benim için değerlidir.